Uyuşma ve karıncalanma varsa dikkat!
İSTANBUL (İGFA) – Periferik hudut tümörlerinde, genetik yatkınlığın, çevresel etmenlerin yahut doku bozukluğundan kaynaklanan hastalıkların riskleri arttırdığına değinen Beyin ve Hudut Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Göçmen, hangi faktörlerin periferik hudut sistemi üzerinde tümörlere yol açtığının şimdi kesin olarak bilinmediğini belirtti.
Hastalığın teşhisinin, beyin ve hudut cerrahisi uzmanının değerlendirmesiyle yapılan muayene ve tetkiklerle konduğunu hatırlatan Prof. Dr. Selçuk Göçmen, “Tanı için manyetik rezonans görüntüleme ve hudut mesaj testlerine başvurulabilir. Gereksinim halinde bilgisayarlı tomografi, BT anjiografi yahut direkt x-ray görüntüleme metotları de kullanılabilir. Tümör saptamasından sonra yeniden uzmanın gerekli görmesi durumunda patolojik teşhis için biyopsi önerilebilir” dedi.
TEDAVİ TÜMÖRÜN CİNSİNE NAZARAN PLANLANIYOR
Son yıllarda görüntüleme ve ameliyat teknolojileri ile birlikte genetik testlerdeki gelişmeler sayesinde, teşhis ve tedavi süreçleri daha kolay hale geldi diyen Prof. Dr. Göçmen, “Periferik hudut tümörlerinin öncelikli tedavisi cerrahidir, sonraki kademelerde gerekirse radyoterapi ile kemoterapi de verilebilir. Cerrahi; tümörün boyutuna, yerleşim yerine ve hastanın genel sıhhat durumuna bağlı olarak başarılı bir halde gerçekleşir. Ayrıyeten akıllı ilaç olarak bilinen immünoterapiler de kimi makus huylu tümörlerin tedavisinde umut verici sonuçlar sunuyor” diye konuştu.
Tedavi sonrası hayat kalitesinin tümörün çeşidine ve tedaviye verilen karşılığa bağlı olduğunu lisana getiren Prof. Dr. Göçmen, “Hastaların sistemli denetimlerle takip edilmesi, nüks durumlarının erken tespiti açısından önemli” dedi. Göçmen, “Cerrahi sonrasında dinlenme ve düzgünleşme sürecine itina gösterilmesi, muhtaçlık varsa fizik tedavi yapılması ve ağrı idaresi için doktor önerilerine uyulması da önemli” dedi.
